Web Erzurum

Komşular

Ağrı

İl Trafik Kodu: 04

Yüzölçümü: 11376

Nüfus : 528.744 (2000)dır.Bu nüfusun %44’ü il ve ilçe merkezlerinde, % 56’sı kırsal alanlarda Yaşamaktadır.



1650m. yüksekliğindeki bir yaylada yer alan Ağrı ili, adını yanındaki görkemli dağdan almaktadır. Türkiye'ye en tepeden bakabileceğimiz ve ülkenin doğuya açılan kapısı konumundaki Ağrı, tarih boyunca çok sayıda kavim ve medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Ağrı ili, yazın dağcılık, ve doğa yürüyüşüne, kış mevsimine kayak sporuna elverişli parkurlara sahip efsanevi dağı ile Doğu Anadolu Bölgesi'nin turizm merkezleri arasındadır.

Ağrı ilinin tarihi, Paleolitik Çağ'a kadar uzanmaktadır. Daha geç dönemlerde bu bölge ile Mezopotamya arasında kültürel ilişkiler olduğunu gösteren Tunç Çağı araç gereçleri bulunmuştur. Ağrı ve çevresine yerleşen en eski topluluklardan biri Hurrilerdir. M.Ö. 14 yüzyılda Hititlerin Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki etkinlerini yitirmeleriyle yöre önce Hurrilerin, ardın da Urartu, Pers, Makedon, Roma, Bizans'ın egemenliğine girmiştir. M.S. 7.yy ortalarında Arapların eline geçen ve stratejik konumu nedeniyle istilalara uğrayan Ağrı'yı 11. yüzyılda Selçuklular egemenlikleri altına almışlardır. Selçukluların aralıklarla süren egemenlikleri Moğol akınlarıyla son bulmuştur. Sonradan İlhanlılar, Celayirliler, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safeviler ve Osmanlı İmparatorluğu egemenliğine girmiştir. I. Dünya Savaşı'nda Ruslar tarafından işgal edilen bölge, 1921 yılında yapılan Kars Antlaşması ile Türkiye'ye iade edilmiştir.

Coğrafi Konumu: Ağrı ilinin doğusunda İran, kuzeyinde Kars ve Iğdır, batısında Muş, kuzeyinde Bitlis ve Van illeri bulunmaktadır.

İklimi:İklim bakımından Türkiye’nin en sert karasal iklimine sahiptir. Kışları soğuk ve kar yağışlı, yazları sıcak ve kuraktır.

İlçeler:



Diyadin  : Merkez İlçe’nin doğusunda, Erzurum-İran yolunun 59. kilometresinde 7 km’lik bir yolla bu yola bağlanmaktadır. 2000 yılı nüfus sayımına göre İlçenin şehir nüfusu 10.888, köy nüfusu 28.071, köylerle birlikte toplam nüfusu 38.959, yüzölçümü 1.274 km2, nüfus yoğunluğu ise km2 başına 30 kişidir.

Murat Irmağı kıyısında yer alan ilçenin temel ekonomik etkinliği hayvancılık ve tarımdır. İlçenin en önemli ticaretini de hayvan ürünleri ve tahıl meydana getirmektedir. Diyadin’de evlerin hemen hepsi tek katlı ve taştandır. Kerpiç evlere rastlanmamaktadır. Evlerin büyük bir bölümü bahçesizdir.

Doğubayazıt : Doğubayazıt ilçesi Anadolu’nun doğusunda 43.5 – 41.5 boylam, 35.5 – 40.0 enlem daireleri arasında, Trabzon-İran transit şose yolu üzerinde eskilerin istasyon dediği Sarıova denilen yerde kurulmuştur.

Doğubayazıt, Merkez ilçenin 93 km doğusunda, Erzurum-İran yolu üzerindedir. İlçe toprakları genellikle engebeli ve yüksektir. İlçe merkezi düzlükte kurulmuştur. 2000 nüfus sayımına göre İlçenin şehir nüfusu 44.014, köy nüfusu 45.562, köyleriyle birlikte toplam nüfusu 89.576 kişi, yüzölçümü 2.383 km2, nüfus yoğunluğu ise km2 başına 37 kişidir.

Eski Doğubayazıt, bugünkü ilçenin 6 km doğusunda, yüksek ve sert bir alandaydı. Ulaşım zorluklarına ve gelişmeye elverişli alan sıkıntısı yüzünden, 1938’de Doğubayazıt adı altında Sarıova bölgesine nakledilmiştir. Ekilen alanlar çok sınırlıdır. Halkın temel geçim kaynağı hayvancılıktır. İlçenin çok eskilere dayanan bir tarihi vardır.

Doğubayazıt Belediyesi 1876 yılında Bayazıt Sancağı Belediyesi olarak kurulmuştur. Kentin imar planı 1980’lerin başında onaylanmaya başlamıştır. Doğubayazıt, doğusunda İran, batısında Taşlıçay ve Diyadin ilçeleri, kuzeyinde Ağru Dağı, Iğdır ve güneyinde Muradiye ilçesi ile çevrilidir.

İlçe merkezi ve çevresi Turizm bakımından görülmeye değer, Süphan dağı üzerindeki krater gölü, ilçenin kuzeyindeki Anzavurtepe üzerinde kazısı yapılan sur içindeki mabet, ilçenin 4 km güneyindeki Giriktepe üzerinde bulunan Urartu Krallarından İspuni ve oğlu Menua’nın müşterek idare devirlerine ait olduğu anlaşılan (M.Ö. 815-906 tarihlerine ait) tapınak ve saray kalıntıları vardır.

İlçe diğer ilçelere göre daha iyi sosyal imkanlara sahip ve gelişmeye müsait görünmektedir.

Yılın her mevsiminde ilçenin yolları açık, çevre il ve ilçelere bağlantısı fazla ve ulaşım imkanları kolaydır.

Eleşkirt : Merkez ilçenin 34 km batısında Erzurum-İran transit yolu üzerindedir. 2000 yılı nüfus sayımına göre şehir nüfusu 10.164, köy nüfusu 29.825, köylerle birlikte toplam nüfusu 39.989 kişi, yüzölçümü 1.559 km2, nüfus yoğunluğu ise km2 başına 25 kişidir.

İlçe merkezi önceden Toprakkale köyü iken, daha sonra 1687 yılında bu günkü yerine taşındı.Eleşkirt Yavuz Sultan Selim zamanında 1514 tekrar Osmanlı Devletinin hakimiyetine girdi.Osmanlı İdaresi altında bulunduğu süre içinde çoğunlukla Erzurum,bazen de Van Eyaletine bağlı Doğubayazıt Sancağının Ocağı olarak idare edildi.

İlçenin temel ekonomik etkinliği, tahıl tarımı ve hayvancılıktır. Buğday, arpa, çavdar önemli tarım ürünleridir. Bununla birlikte arıcılık ta gelişmiştir.

Hamur : Hamur ilçesi, merkez ilçenin güneyinde ve il merkezinden 15 km uzaklıktadır. 2000 nüfus sayımına göre şehir nüfusu 4.265, köy nüfusu 17.530, köylerle birlikte toplam nüfusu 21.795, yüzölçümü 898 km2 ve nüfus yoğunluğu ise km2 başına 24 kişidir. İlçe nüfusunun büyük çoğunluğu kırsal alanlarda yerleşmiştir. İlçe ekonomisinde hayvancılık ön plan gelmektedir. Hamur Belediyesi 1958’de kurulmuştur. İmar Planı 1968’de yapılmıştır.

İlçenin doğusunda Taşlıçay, batısında Tutak, kuzeyinde merkez ilçe, güneyinde ise Patnos bulunmaktadır.

Hamur’a bağlu 45 köy vardır. Köyler çoğunlukla ilçenin güney bölgesinde engebeli araziler üzerinde kurulmuştur. İlçenin güneyinde Aladağlar sıra halinde uzanmakta, batısından ise Murat Nehri geçmektedir.

Selçuklulardan kalma Havaran Kalesi ve Mahmutpaşa Kümbeti ilçenin başlıca tarihi eserleridir.

Hamur, yaz mevsiminde önemli tabii güzellikler arzetmekte ve bir mesire yeri olmaktadır. İlçe merkezinde bir sağlık ocağı bulunmakta, evler ise genellikle taştan ve tek katlıdır. İl merkezine yakın olmasına rağmen ilçenin gelişmesi çok yavaş olmakta, Ağrı-Van yolu üzerinde bulunması sebebiyle ulaşımı çok kolay olmaktadır.

Patnos : Merkez ilçenin 82 km güneyinde, Ağrı-Van yolu üzerinde bulunan Patnos ilçesinin, 2000 yılı nüfus sayımına göre şehir nüfusu 64.304, köy nüfusu 56.800, köylerle birlikte toplam nüfusu 121104’tür. Alanı 1.421 km2, nüfus yoğunluğu ise km2 başına 85 kişidir.

İlçe, Murat Irmağının kollarında Bedişan Deresinin suladığı ovada kurulmuştur. İlçede ekonomik hayatın ağırlığı, tahıl tarımı ve hayvancılık üzerindedir.

Topraklarının verimli olması, çevredeki kırsal bölgelerden ilçeye göçleri kolaylaştırmıştır. Patnos’ta toplam nüfusun üçte biri ilçe merkezinde yaşamaktadır.

Ağrı-Van yolu ilçenin tam ortasından geçmekte ve ilçenin ana caddesi olmaktadır. İlçe merkezindeki tüm hareketlilik bu cadde üzerinde toplanmıştır. İlçedeki başlıca ticaret mallarını, hayvansal ürünler, tahıl, bakliyat ve çeşitli sebzeler meydana getirmektedir. İlçedeki Askeri birliklerin varlığı ticari hayata canlılık kazandırmaktadır.

İlçedeki evler yörenin geleneksel mimari özelliklerini taşımaktadır. Evler genellikle tek katlı, kerpiç ve düz damlıdır. Patnos’un 4 mahallesi vardır. Çay, Cami, Yenimahalle ve Alpaslan. İlçe belediyesi 1938’de kurulmuş ve ilk imar planı 1957’de yapılmıştır. İlçe için yeni imar planı 1981 yılında yapılmaya başlanmıştır.

İlçenin Dedeli, Doğansu, Sarısu bucakları ile 83 köyü vardır. Deniz seviyesinden 1.650 metre yükseklikte olan ilçe, doğuda Erciş, batıda Malazgirt, güneyde Adilcevaz, kuzeyde ise Hamur ve Tutak ilçeleriyle çevrilidir.

Taşlıçay : Taşlıçay ilçesi Ağrı’ya 32 km uzaklıkta, Erzurum-İran transit yolunun üzerindedir. 2000 yılı nüfus sayımına göre şehir nüfusu 4.630, köy nüfusu 15.721, köylerle birlikte toplam nüfusu 20.351’dir.Yüzölçümü 798 km2, nüfus yoğunluğu ise km2 başına 25 kişidir.

Murat Irmağının suladığı bir düzlükte kurulmuş olan ilçenin en önemli ekonomik etkinliği ve halkın geçim kaynağı tarım ile hayvancılıktır. İlçe doğudan Diyadin, batıdan Hamur ve merkez ilçe, kuzeyden Kars ile, güneyden Erciş ile çevrilidir.

Taşlıçay’ın güneyinde Aladağ silsilesi uzanır ve bu da Tendürek dağına ulaşır. Kuzeyinde Aras sıradağları uzanarak Ağrı dağı ile birleşir. İlçenin doğusu ve batısı engebelidir. Murat Irmağı ilçenin güneyinden geçer. İlçenin kuzeydoğusundan Büyük Çay geçer ve Murat Irmağı ile birleşir.

İlçe, söğüt, akçaağaç, akasya ve kavak ağaçlarıyla ağaçlandırılmıştır. Taşlıçay’da yaz aylarında halkın büyük bir kısmı yaylalara çıkar. Yaylalar bu mevsimlerde görülmeye değer özellikler arzeder.

Taşlıçay diğer ilçelerimizden farklı olarak daha iyi imkanlara sahiptir. İlçede hastane ve sağlık ocağı bulunmakta, diğer sosyal hizmetler ve imkanlar açısından da ilçe kendine yetecek durumdadır. Esenköyde bulunan mandıra sütün değerlendirilmesinde ve peynir haline getirilmesinde önemli faydalar sağlamaktadır.

Kumlubucak köyündeki sulama tesisleri sayesinde tarımda büyük ölçüde üretim artışı elde edilmektedir.

Tutak : İlçe Ağrı’ya 43 km uzaklıkta, Ağrı-Van karayolu üzerinde kurulmuştur.2000 yılı nüfus sayımına göre şehir nüfusu 5.266, köy nüfusu 26.571, köylerle birlikte toplam nüfusu 31.837 olan ilçenin alanı 1.562 km2 ve nüfus yoğunluğu ise km2 başına 20 kişidir.

İlçe merkezindeki evlerin çoğunluğu taştan yığma duvarlı ve düz toprak damlıdır. İlçenin Murat, Cami ve Pınar Mahallesi adında üç mahallesi vardır.

İlçe Murat Irmağının kıyısında kuzeye doğru eğimli düz bir alanda kurulmuştur. Tüm ilde olduğu gibi, Tutak’ta halkın geçimi tarıma ve hayvancılığa dayanmaktadır.

Tutak belediyesi 1928’de kurulmuş, imar planı ise 1959’da yapılmıştır. İlçe için 1980’den sonra yeni imar planı başlatılmıştır. Patnos’a 39 km uzaklıkta bulunan ilçenin ulaşımı yılın her mevsiminde kesintisiz sağlanmaktadır.

Tutak doğudan Hamur, batıdan Erzurum ve Muş, kuzeyden Eleşkirt, güneyden Patnos ile çevrilidir.

 

 

 

Ardahan Genel Bilgi


Nufus
112.721
 
Yüz Ölçümü
4.842
 
İlçe Sayısı
6
 
Vali
Murat Yıldırım
 
Belediye Başkanı
Mikail Kayatürk

 

Doğu Anadolu Bölgesi’nin kuzeydoğusunda yer alan Ardahan, doğusunda Gürcistan ve Ermenistan, güneyinde Kars ve Erzurum, batısında ise Artvin ili çevrilidir. Ardahan genel olarak dağlık bir yayla görünümündedir. Kent merkezi kendi adını taşıyan ve ortasında Kür (Kura) nehrinin geçtiği bir ovada (Ardahan Ovası) kurulmuştur. İl toprakları sıra dağlarla bölünmüş, bunların arasında yüksek düzlükler bulunmaktadır. İlin kuzey kesiminde Yalnızçam Dağları (2.715m.), güneybatı kesiminde ise Allahuekber Dağlarının (2.919m.) uzantıları bulunmaktadır. Kuzeydoğuda Keldağı (3.033m.), doğuda Akbaba Dağı (3.026m.) ve ilin en yüksek noktasını oluşturan Kısır Dağının doruğu (3.197m.) ilin güney kesiminde bulunmaktadır. Bunların dışında, Ardahan Göle arasında Kayak Merkezinin üzerinde bulunduğu Uğurlu Dağı (2.806m.), Posof-Ilgar Dağı (2.918m.), Hanak Serinkuyu ve Çavdarlı Yaylalarının üzerinde bulunduğu Cin Dağı (2.957m.), Posof-Arsiyan Dağı (3.160m.), Alagöz-Yaylacık Köyleri arasında Ziyaret Tepesi (2.494m.), Büyük Sütlüce ve Hoçuvan arasında Kartal Tepesi (2.521m.), Ardahan-A.Lıkan-Baştoklu Yaylalarının üzerinde bulunduğu Persokıran Tepesi (2.641m.) ilin diğer yükseltileridir. Güneybatı-kuzeydoğu doğrultusundaki Ardahan Platosu (Ardahan Ovası) Kura nehri ve kollarının taşıdığı alüvyonlardan meydana gelmiştir. Ardahan Ovası Kura Nehri ile sulanmaktadır. Çıldır’dan gelip Kura nehri ile birleşen Karaçay’ın Yıldırımtepe civarında oluşturduğu Karaçay Vadisi ve Kurtkale yakınlarında vadi ve kanyon oluşumları görülmektedir. Ardahan ilinde çok önemli vadiler olmamakla beraber, merkez ilçe sınırları içerisinde Kartalpınar-Balıkçılar-Altaş arasında ve Çıldır ilçesine bağlı Doğankaya-Kotanlı-Kaşlıkaya-Kuzukaya köyleri arasında, kura nehrinin geçtiği yerlerde oluşan Kura Vadisi bulunmaktadır. Bu vadiler çoğunlukla doğal orman ve çalılıklar ile örtülüdür.

Deniz seviyesinden 1.800 m. yükseklikte olan ilin yüzölçümü 4.842 km2 olup, toplam nüfusu 133.756’dır.

İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, sanayi ve sınır kapısı ticaretine dayalıdır. Yetiştirilen başlıca ürünler, buğday, arpa, çavdar ve patates yetiştirilir. Hayvancılıkta sığır ağırlıklı olup, yaylalarda kurulan ve Zavot adı verilen mandıralarda yoğurt, tereyağı, peynir üretilmektedir. İlde Arıcılık Enstitüsü, Yapay Tohumlama Merkezi ve Zirai Araştırmalar İstasyonu vardır. Kura Nehrinde sınırlı olarak balıkçılık yapılmaktadır.

Ardahan Kalesinde yapılan kazılar sonucunda yörede İlk Tunç Çağında (MÖ.3500-2000) bir yerleşim olduğu ortaya çıkmıştır. M.Ö.2000 yıllarında Huriler ve Mitanni`ler Çoruh havzasına egemen olmuşlar ve bu durum Ardahan yöresine kadar uzanmıştır. Ardahan (Ardanuç) ve çevresinin ilk defa Urartular döneminde ismi geçtiği tabletlerden anlaşılmaktadır. Tuşpa (Van) Kalesi’ndeki büyük taşlara yazılan Urartu çivi yazılı tabletlerinden; Urartu Kralı II. Şarduri M.Ö. 753`te Çoruh boyundaki Kulkhi krallığını yenerek egemenliği altına aldığı öğrenilmektedir. II. Sardur’un oğlu Kral I. Rusa (753-713) zamanında, Kafkaslar ve Karadeniz’in kuzeyinden İskitler bu bölgeye gelmişlerdir. MÖ.560’ta Kimmer ve İskit saldırılarına uğrayan Urartuların egemenliğine Medler son vermiştir. MÖ.VI.yüzyıldan sonra Yunan tarihçileri bölgede “Armenioi” “Ermeni” toplumunun ve prenslerin varlığından söz etmektedirler. Medlere bağlı olan bu prensler Pers yönetimi altında Satraplık (Eyalet Valisi) görevini yerine getirmişlerdir.

MÖ.VI.yüzyılda Persler bu bölgeye hakim olmuşlardır. Pers Kralı Darius Kafkasya’ya yaptığı sefere giderken bu yöreden geçmiştir. MÖ VI.yüzyılda Makedonyalılar kısa bir süre buraya egemen olmuş, ardından Ermeni kralları Perslere bağlı olarak bu yöreyi yönetmişlerdir. ŞapelMÖ.I.yüzyılda Pontus Krallığını ortadan kaldıran Romalılar, Kars ve Ardahan çevresinde 200 yıla yakın bir süre egemen olmuşlardır. Roma’nın Araxes eyaleti olan bu yöre, zaman zaman Partlarla el değiştirmiştir. Daha sonra onları Sasaniler izlemiş, Romanın ikiye ayrılmasından sonra da yöre Bizans’ın payına düşmüştür. Bizans imparatoru II.Iustinianus 575 yılında Begratlı soyundan Guaram’ı Ardanuç ve çevresine vali olarak tayin etmiştir. Ardanuç Kalesi de bu dönemde yapılmıştır. Emevi halifesi II.Mervan döneminde Araplar bu bölgeye kadar akınlarını sürdürmüşlerdir. Bu akınlar nedeni ile kalenin yapımı yarıda kalmış ve daha sonra, Begratlı kralı Aşut Bey (768-826) Bizanslılardan aldığı yardım ile çevredeki kalelerle birlikte Ardanuç kalesini de onarmıştır. Bunun ardından kalenin eteklerine de Aziz Paulos ve Aziz Petrus adına Aşut Kilisesini yaptırmıştır.

Savaşır
KalesiBizanslılar bu yöre için Sasanilerle sürekli çekişmişlerdir. Ermeni kralları ise bazen Bizans’ın bazen de Sasanilerin yanında yer almıştır. VII.yüzyılda Anadolu’ya başlayan Arap akınları buraya kadar uzanmıştır. VIII.yüzyılda Ermeni kralları Abbasi halifelerini tanımak zorunda kalmışlardır. Bu dönemden itibaren Müslümanlar bu bölgeye yerleşmeye başlamıştır. Abbasilere bağlı olarak devlet kuran Türk kökenli Şeddadiler ve Sacoğulları buraya kadar zaman zaman uzanmışlardır. Bu yöre için de Ermeni kralları ile çekişmişlerdir.

XI.yüzyılın ortalarında Selçuklu akınları başlamıştır. Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Türkmen boyları bölgeye yerleşmiştir. Bu arada Kars, Ardahan ve Ani Gürcülerin eline geçmiş, Kalecik Kalesi1239’da Moğol hücumları sırasında bölgedeki kentler yakılıp yıkılmıştır. Moğol egemenliği yörede 1356’ya kadar sürmüş, bunu Altınordu Devleti ve Karakoyunlu yönetimi izlemiştir. 1387’de Timur istilasına uğrayan yöre, ardından yeniden Karakoyunlu hakimiyetine girmiştir. Akkoyunlular ve Safeviler, Kars’la birlikte buraya da hakim olmuşlarsa da, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 11534’te Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Osmanlı döneminde Erzurum vilayetine bağlı Kars sancağı yönetimindeki Ardahan, XIX.yüzyıl boyunca sürekli Rus saldırılarına uğramıştır. Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra 1878 Berlin Antlaşması ile Ardahan Rus’lara verilmiş, 1918 Brest-Litovsk Antlaşması ile geri alınmıştır. I.Dünya Savaşı sırasında Gürcüler tarafından işgal edilmiş (1919), 23 Şubat 1921’de de kesin olarak Türkiye Cumhuriyetine katılmıştır.

Ramazan TabyasıCumhuriyetin ilk yıllarında il merkezi olan Ardahan, 1926 yılında Kars iline bağlı bir ilçe konumuna dönüştürülmüş, 1992 yılında da yeniden il olmuştur.

Ardahan’daki tarihi eserler; XIX. yüzyılda, kaynaklara göre Çıldır Sancağı sınırları içinde 240 cami ve mescit, l medrese, l Rüşdiye, Türkler için 49, Hıristiyanlar için ise 13 ilkokul ve 15 kilise, ayrıca 5 hamam, 9 han ve 564 işyeri bulunmaktaydı. Ancak Çıldır ve çevresinde adı gecen 15 kiliseden 11’inin ayakta olmasına rağmen, 240 camiden hiç birinin yerini tespit etmek mümkün değildir. Bunların ortadan kalkmasının nedeni de 1828, 1855 ve 1877-1878 Osmanlı - Rus savaşları ile, 1915 - 1920 yılları arasında bölgede meydana gelen Ermeni saldırılarıdır. Posof ilçesinin 5 km. güneybatısındaki Söğütlükaya Köyü yakınında Kule kalıntısı, Çıldır Gölü, Akçakale Adasındaki arkeolojik kalıntılar, İl merkezindeki Mevlüt Efendi Camisi (1701), Arap (Yanık) Camisi, Müderris İbrahim Efendi Camisi (1711), Derviş Bey Camisi (1868), Ölçek Köyü Camisi (1895), Dedeşen Köyü Camisi (1786), Posof Merkez Camisi (1883), Dedeşen CamisiGülbelen (Urta) Kilise-Camisi (XI.yüzyıl), Kayabeyi (Yerli Çayıs) Kilise Camisi (X.-XI.yüzyıl), Dedeşen Köyü’nde Şeyh Ahmet ve Şeyh Muhammet Türbesi, Kömür Baba Türbesi, Dedeşen Köyü Çeşmesi, Çıldır-Taşköprü Köyündeki Urartu Kralı II. Sarduri’ye ait Taşköprü, Posof Çayı Köprüsü (XIX.yüzyıl sonlarında Ruslar tarafından yaptırılmıştır), Gülyüzü (Pekreşen) Köyü Köprüsü (XIX.yüzyıl), Ardahan Kalesi, Kazan Kalesi, Altaş (Ur) Kalesi, Kinzi Kalesi, Kalecik Kalesi, Şeytan Kalesi, Kurt Kale, Sevimli Kale, Cak kalesi, Şavaşır Kalesi, Mere Kalesi, Kol Kale, Kırnav Kalesi, Ölçek Köyü Kalesi, Dedeşen Köyü Kale Kalıntısı, Karakale, Kışlahanak (Avcılar) Kalesi bulunmaktadır. Ayrıca Osmanlı-Rus Savaşları sırasında Ardahan’da savunma amaçlı tabyalar yapılmıştır. Bunların başında Emiroğlu, Singer, Kaz, Kaya, Ahali, Düz, Mihrap Tabyaları gelmektedir. Bu tabyalar, Batum, Ahıska, Ahılkelek, Kars, Oltu ve Erzurum yollarını kontrol altına almak amacı ile yapılmıştır. Bu tabyalar Ardahan Kalesi’nin güney, doğu ve kuzeyinde şehre, kaleye ve Kura düzlüğüne hakim konumdaydı. Bunların içerisinde en önemlisi Ramazan Tabyasıdır. Övündü (Vaşlop) Manastır Kilisesi, İl merkezinin

Kömür Baba Türbesi

kuzeydoğusunda ve merkezde kilise mevkiinde iki ayrı şapel, Ölçek-Tulumba Mezrası Şapeli, Kazankale’nin güneyindeki Şapel, Akyaka (Koduzhara) Şapeli, Yalnızçam yaylasında iki ayrı Şapel, Sarme köprüsü yakınındaki Şapel, Çakıldere köyü yakınındaki Şapel, Uğurlutaş’ta (Dört Kilise) üç ayrı Şapel, Budaklı (Cicor) Şapeli, Kotanlı (Sikheref) Şapeli, Gülyüzü (Pekreşen) Şapeli, Şeytan Kalesi Şapeli, Kurtkale beldesinin güneyindeki Şapel, Kurtkale Şapeli, Börk Köyü Şapeli, Çak Kalesi yakınında iki ayrı Şapel, Çambeli Şapeli, Al Köyü Şapelleri yıkık durumdadır.

Kenthaber Kültür Kurulu

Fotoğraflar, www.ardahan.gov.tr adresinden alınmıştır.

altıntı: kenthaber.com


Artvin

İl Trafik No: 08

Yüzölçümü: 7.436 km²

Nüfus: 191.934 (2000)

Artvin, ili ikiye bölen Çoruh nehri, dik yamaçlı uzun vadileri, 3900 metreye kadar yükselen birbiri ardına sıralanmış yüksek dağları, balta girmemiş doğal ormanları, yüksek dağların doruklarında Krater gölleri, Karagülleri, yeşil yaylaları, fauna ve flora zenginliği, tarihi kilise, kale ve kemer köprüleri, geleneksel mimarisi ve festivalleri ile çeşitli turizm değerlerini içinde barındıran otantik bir turizm beldesidir.

Kaçkar ve Karçal dağlarında yapılan dağ tırmanışları, bölgenin değişik yörelerinde doğal güzellikler içinde bulunan trekking parkurlarında yapılan doğa yürüyüşleri, Çoruh Nehri ve Barhal çayında yapılmakta olan rafting, katamaran ve kano gibi akarsu sporları Artvin'in turizm çeşitliliğini zenginleştirmektedir. 4 ncü Dünya Akarsu Sporları Şampiyonası 1993 yılında Çoruh nehrinde yapılmıştır.

İlçeler: Artvin (merkez), Ardanuç, Arhavi, Borçka, Hopa, Murgul, Şavşat, Yusufeli.

Bayburt
Yazı Boyutu 8
Punto 10
Punto 12
Punto 14
Punto
Bayburt'tan Bir Görünüm

Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yer alan Bayburt’un doğusunda Erzurum, batısında Gümüşhane, kuzeyinde Trabzon ve Rize, güneyinde Erzincan illeri bulunmaktadır. Anadolu’nun kuzeydoğusunda Çoruh Nehri kenarında kurulmuş olan Bayburt’un kuzey ve güneyinde yüksek sıradağlar bulunmamaktadır. İlin güneyinde, batıdan doğuya doğru, Pulur (2300 m) , Otlukbeli (2520 m.), Saruhan (2400 m.), Çoşan (2963 m.), Kop (2600 m.) ve Çavuşkıran (2580 m.) dağları sıralanmıştır. Kuzeyde ise, batıdan doğuya doğru, Zülfe (2750 m.), Kemer (2856 m.), Soğanlı (2750 m.), Haldizen (3000 m.), Kırklar (3350 m.) dağları yer almaktadır. Çoruh nehrinin çizmiş olduğu yayın orta bölümünde yüksek tepeler (2250 – 2500 m.) yer almaktadır. Bunlardan Kaledere Tepesi (2500 m.), Ziyaret Tepesi (2400 m) en yüksek olanıdır. Dağlar arasında kalan Bayburt ovaları 900 km2’yi bulmakta olup, bunlar dört ayrı bölümden oluşmaktadır. Güneydoğu bölümünü Keçevi Düzü (1600 – 1750m.), batı kesimini Mormuş Düzlüğü (1550 – 1600 m.), kuzeyde de Aydıntepe ovası (1450-1550 m.), kuzeydoğusunu da Düzeker Ovası (1400-1500 m.) oluşturmaktadır. İlin, Aydıntepe, Akbulut, Cumavank, Otlukbeli, Yazyurdu, Yoncalı, Tohnovi, Çtavdar, Somarova, Karakay, Menge, Seydiyakup, Gökçedere, Dumlu, Günbuldu, Şur, Irmak, Eser, Çukur, Ardıçgözü, Armutlu, Göloba, Çençül ve Kop yaylaları belli başlı yaylalarıdır.

Bayburt'tan Genel Bir Görünüm

İlin en önemli su kaynaklarından biri olan Çoruh Nehri kaynağını Mescit Dağlarından (3239 m.) alarak il sınırlarına güney doğudan girmektedir. Nehrin oluşması sırasında Masat vadisinden gelen ana su kaynağı ile Kop Dağlarının eteklerinden gelen Kop Suyu maden bucağında birleşirler, diğer küçük derelerin sularını da toplayan Çoruh nehri, şehre ulaşır. Şehir yerleşiminin orta bölümünden güney – kuzey doğrultusunda geçen Çoruh aynı yönde akışına bir süre daha devam eder. Düzeker ovasında diğer önemli yan kolu olan Değirmencik Suyunu alır. Değirmencik suyu Otlukbeli ve Pulur dağlarından kaynağını alan Beşpınar deresi ile Pulur (Gökcedere) deresinin Mormuş ovasında birleşen suyu ile Akşar ve Sorkunlu derelerinin sularından oluşur. Bayburt’un Soğanlı Dağları üzerinde bulunan Haldizen (Balıklı Göl), Göloba (Atlıgöl) krater gölleridir. Denizden yüksekliği 1550 m. Olup, yüzölçümü 3652 km2.dir. İlin toplam nüfusu ise 97.358 kişidir.

İlçenin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır.Tarım ekonomisinin de temel kaynakları hayvan yetiştiriciliği ve bitkisel üretim teşkil etmektedir.
 

  Bayburt

Aydıntepe Yeraltı Şehri

Bayburt adını, Ortaçağ Ermeni kaynaklarında; Payberd, Bizans kaynaklarında Payper , Baberd, Paypert Arap kaynaklarında Baybırt, Akkoyunlu tarihine değinen kaynaklarda Pâpirt olarak geçmektedir. Ayrıca Marko Polo da seyehatnamesinde buradan Painpurt, Baiburt olarak söz etmiştir. Evliya Çelebi ise, Bayburt adının zengin manasına gelen “Bay” belde manasına gelen “yurt” gibi iki kelimenin birleşmesi ile tanımlamıştır. Osmanlı kaynakları da bugünkü söylenişine uygun olarak Bayburt şeklinde kaydetmişlerdir.

Bayburt’un tarihi M.Ö. 3000’li yıllara kadar uzanmaktadır. Tarihi kaynaklara göre Bayburt’taki ilk yerleşimi Azzilerin kurduğu şehir başlatmıştır. Yöre, M.Ö. 770-665 yılları arasında Kimmerler ve İskitlerin akınlarına uğramıştır. Daha sonra bölgeye Haldiler hakim olmuş, kısa bir süre Med’lerin eline geçmiş daha sonra Persler buraya hakim olmuşlardır. Xenophon, Anabasis adlı eserinde Bayburt’tan büyük, kalabalık ve zengin bir şehir olarak söz etmiştir. O zamanki ismi Gymnias olan Bayburt bir İskit şehri idi.

 

Bayburt Saat Kulesi

M.Ö.II.yüzyıldan itibaren Pontus krallığına bağlı olan Bayburt, M.Ö. 40’lı yıllarda Roma hakimiyetine girmiştir. M.S. 705 yılında Emevilerin eline geçen Bayburt, 715 yılında Bizanslılar tarafından geri alınmıştır.850 yılından sonra Türklerle Bizanslılar arasında sürekli savaşlara sahne olan Bayburt, 1054 yılında Selçuklular tarafından ele geçirilmiştir.1081 yılında Saltukoğullarının, ardından Mengücekoğullarının egemenliğine girmiştir. Daha sonra Danişmentlilerin , ondan sonra da Bizanslıların eline geçen Bayburt’u Trabzon Valisi Teodor Gabras geri alarak kendi egemenliğini ilan etmiştir. Bayburt Moğol istilasıyla büyük bir yıkıma uğramıştır. Anadolu Selçuklu Sultanı Süleyman Şahın kardeşi Tuğrul Şah 1200 – 1230 yılları arasında Bayburt kalesini yeniden yaptırmıştır.

XIV.yüzyılda Akkoyunlu devletinin yönetimine geçen Bayburt yöresi, Yavuz Sultan Selim’in veziri Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından 1514’te Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bundan sonra Sancak Merkezi yapılmış Erzurum, Tekman ve İspir, Bayburt’a bağlanmıştır.Bayburt’u ziyaret eden Evliya Çelebi Fatih’in 3000 Tireliyi Bayburt’ta iskana mecbur ettiğini yazmaktadır. 1828 yılında Ruslar tarafından işgal edilen Bayburt, Serasker Osman Paşanın topladığı kuvvetlerle Rusları Aydıntepe’ de büyük bir bozguna uğratmıştır. Ancak daha sonra takviye kuvvetlerle geri dönen Ruslar , Serasker Osman Paşayı Kelkit’e kadar geri çekilmek zorunda bırakmışlardır. Ruslar Aydıntepe’ de yenilmenin etkisiyle Bayburt’u yakıp yıkmışlardır. Bayburt’taki Rus işgali Ekim 1829 yılına kadar sürmüştür. Bu arada kale içindeki mahalle içerisinde yaşanamayacak derecede tahrip edilmiştir.

Ulu Cami

I.Dünya savaşında Rus kuvvetleri 2 Mart 1916 tarihinde Kop’a kadar varmışlar, burada ordunun yanında yer alan Bayburt halkı büyük bir direnme göstermiş ve bu savunma tarihe “2.Plevne Savunması” olarak geçmiştir. 16 Temmuz 1916 da Bayburt’a giren Rus Kuvvetleri ve onların işbirlikçisi Ermeniler halka pek çok zulüm yapmışlardır. Ermeniler 1918 yılının Şubat ayında yüzlerce Bayburtluyu mağaralara doldurmuşlar ve diri , diri yakmışlardır. Bayburt bu işgalden 21 Şubat 1918 tarihinde kurtulmuştur. Bu işgal esnasında muhacir olarak Anadolu’nun iç kesimlerine giden Bayburtlular kurtuluşla birlikte yurtlarına geri dönmüşlerdir.

Cumhuriyetin ilanından sonra, 1927’ ye kadar Erzurum’ a bağlı olan Bayburt bu tarihten sonra Gümüşhane’nin bir ilçesi olmuş, 1989 tarihinde il statüsüne kavuşmuştur.

Bayburt’ta günümüze ulaşan eserlerin başında; Bayburt Kalesi, Saruhan Kalesi, Bayburt Ulu Camisi, Pulur (Gökçedere) Ferahşat Bey Camisi, Sünür (Çayıryolu) Kutlu Bey Camisi, Yukarı Hınzeverek (Çatalçeşme) Camisi, Yakutiye (Yeni) Camisi, Zahit Efendi Camisi, Pulur (Gökçedere) Medresesi, Bedesten (Taşhan), Dede Korkut Türbesi, Şehit Osman Türbeleri, Ahmedi Zencan Türbesi (Kümbet), Sünür (Çayıryolu) Kutlubey Türbesi, Yanbaksı (Güneşli) Kümbeti, Bey Börek (Bamsı Beyrek) Türbesi, Çarşı Hamamı, Bent Hamamı, Paşaoğulları (Gondolotlar) Hamamı, Korgen Köprüsü, Aydıntepe Yer altı Şehri, Çimagil Mağarası, Helva Köyü Buz Mağarası bulunmaktadır.


 

Bingöl

Yüzölçümü: 8.125 km²

Nüfus: 253.739 (2000)

İl Trafik No: 12

Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Fırat bölümünde yer alan Bingöl, doğal güzellikleri ile tanınmaktadır. İle adını veren Bingöl Dağları’nda birçok küçük göl bulunmakta ve yöreye büyük bir çekicilik kazandırmaktadır.

 

Bingöl yöresinin prehistorik dönemleri hakkında yeterli bilgi yoktur. Ancak, Bingöl Dağları’nda bulunan obsidyen (doğal cam) yataklarının, bu dönemlerde Anadolu’nun ve Mezopotamya’nın doğal cam gereksinimini karşıladığı saptanmıştır.

M.Ö. I. binde Assur, Med, Pers, Seleukos egemenliğinde kalan Bingöl ve çevresi, daha sonra Sasaniler, Hazarlar, İlhanlılar ve Akkoyunluların hâkimiyetine girmiş, 1473 yılında, Otlukbeli Savaşı’ndan sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Cumhuriyetin ilanından sonra 1926′da Elazığ, 1929 yılında Muş illerine bağlandıktan sonra 1936 yılında il olmuştur.

Coğrafi Konumu

Doğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan Bingöl ilinin doğusunda Muş, kuzeyinde Erzurum ve Erzincan, batısında Tunceli ve Elazığ, güneyinde Diyarbakır ili bulunmaktadır.

İklimi

Kara ikliminin hâkim olduğu Bingöl’de kışlar soğuk ve kar yağışlı, yazlar sıcak ve kurak geçer.




 

Erzincan

İl Trafik No: 24

Yüzölçümü: 11.903 km²

Nüfus: 316.841 (2000)
 

Doğu Anadolu Bölgesi'nde Fırat'ın yukarı kısmında yer alan Erzincan, Anadolu'nun en eski kültür merkezlerinden birisidir. Tarihi ipek yolu güzergahında yer alan kent Hitit, Urartu, Med, Pers, Hellen, Roma egemenliğinde kalmış, Malazgirt Zaferinden sonra Türk ve Osmanlı hakimiyetine geçmiştir. Erzincan kültürel zenginliği kadar doğal güzellikleri, coğrafyası, mutfağı ve alışveriş olanakları ile tam bir turizm cennetidir.


 

Kars

Doğu Anadolu Bölgesi’nin kuzeydoğusunda yer alan Kars, doğuda Ermenistan, güneydoğuda Iğdır, güneyde Ağrı, batıda Erzurum, kuzeyde de Ardahan ili ile çevrilidir.

İl toprakları yüksek dağlarla kuşatılmış ve genelde batı-doğu doğrultusunda uzanan akarsularla derin biçimde yarılmış geniş bir plato görünümündedir. İlin Kuzeyini Kabak, Kısır ve Akbaba Dağları ebgebelendirir. Dumanlı Dağı (2.699 m.) ilin başlıca yükseltisi olup, doğusunu engebelendirmektedir. Güneyinde ise Karasu ile Aras Dağlarının uzantıları yer almaktadır. İlin belli başlı yükseltileri ise; Sarıkamış’ın güneyinde Çamyazı’ya doğru uzanan Süphan Dağı (2.909 m.), Allahuekber Dağları üzerindeki Allahuekber Tepesi (3.120m.), Kars Ovasının yakınlarında uzanan Ağadeveler Dağı (2.423 m.), Hacıhalil Dağı (2.366 m.), bu dağın kuzeyinde yer alan Borluk Dağı (2.450 m.), Arpaçay vadisinin güney kesimlerindeki Tarhan Dağı (2.617 m), Çıldır Gölü yakınlarındaki Kısır Dağı’dır. Bunların yanı sıra, Kars’ın kuzeydoğusunda Yağlıca Dağı (2.970 m.), Sarıkamış’ın güneyinde ise Aladağ (3.134 m.) yer almaktadır.

Sususz ŞelalesiErzurum-Kars platolarının doğu kesimini oluşturan, il topraklarının orta kesimindeki düzlükler 2000-2200 m. yüksekliğindedir. Büyük bir plato özelliği gösteren il topraklarının %51’i platolarla, % 19’u ovalarla, %30’luk kısmı ise dağlık ve tepelik alanlarla kaplıdır.

Kars’ın bulunduğu alan, jeolojik devirlerde 3.Zaman sonu ile 4.Zaman özelliği göstermektedir. Bazalt, andezit ve killi bir toprak yapısı gösterir. Kuzey kısımlar tamamen bazalt nitelikte olmasına karşılık vadi ve ovalarda değişik örtüler tespit edilmektedir. İl alanlarında sönmüş, yuvarlak volkanik tepeler ve bunlardan çıkan lav ve küllerin çevreye yayılması sonucunda yaylalar ile ovalar oluşmuştur.

Türkiye’de yüksek ovalara en güzel örnek olarak Kars ovaları gösterilmektedir. Bu ovalar Allahuekber Dağları ile Sarıkamış-Kars platosu arasında doğuya doğru açılan büyük çöküntü oluğunda yer almaktadır. Özellikle Kars Ovası 2.500 km2’lik alanı ile Doğu Anadolu’nun en geniş ovasıdır.

Havariler KilisesiAkarsu vadileri boyunca sıralanan ovaların arasında yer alan Kars Platoları, Aras Vadisi’ne doğru alçalır. Bu platolar doğudan kuzeydoğuya doğru genişler ve yükseklikleri de artar. Kars platoları kalın bir volkanik tüf tabakası ile kaplı olup, yükseltileri 1500 ile 2000 m. arasında değişir. Bu platoların geniş ve dalgalı olan kesimlerinde küçük düzlükler ve çöküntü gölleri bulunmaktadır. Kars platoları Sarıkamış’ın güneyinden başlayarak doğuda Arpaçay vadisine, kuzeyde Başgedikler düzlüğüne kadar uzanır. Platonun Sarıkamış’ın güney ve doğusuna düşen kesimleri ormanlarla kaplıdır.

İl topraklarını Aras Nehri sulamaktadır. Batıdan il topraklarına giren Aras Nehri, Kağızman yöresinde genişleyerek, kuzeyden gelen Arpa Çay ile birleşir, Iğdır Ovasını suladıktan sonra Türkiye sınırlarından dışarı çıkar. Kars ilinde irili ufaklı çok sayıda göl bulunmaktadır. Bunların başlıcaları Çıldır Gölü (bir kısmı Ardahan ili toprakları içerisinde yer alır), Aygır Gölü, Kuyucuk Gölü, Turna gölleri ve yapay Arpaçay Baraj Gölüdür. Deniz seviyesinden 1.768 m. yükseklikteki Kars’ın yüzölçümü 9.442 km2 olup, toplam nüfusu 182.495’tir.

Hekimler EviDoğu Anadolu Bölgesi’nin en soğuk bölgesinde yer alan Kars’ta yüksek yayla iklimi görülmektedir. Kışlar uzun ve sert, yazlar ılık ve serin geçer. Bu bölgenin iklim, Türkiye’de soğukların en yüksek dereceye çıktığı ve uzun sürdüğü yerdir. Bunun nedeni, yüksek dağ sıralarıyla denizlerin ılımanlaştırıcı etkisinden ayrılması, yüksekliğin fazla olması, Kış mevsiminde Büyük Asya Kara Kütlesi üzerinde yerleşen soğuk ve ağır hava kütlesi (Sibirya yüksek basınç merkezi)’nin buraya kadar sokulmasıdır.

İlin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Yetiştirilen başlıca ürünler, arpa, buğday, çavdar, fiğ, mısır, soğan, patates, şeker pancarıdır. Ovalarda sebze ve meyve üretimi yapılır. Kayısı, karpuz, elma, kavun, erik ve armut yetiştirilir. Az miktarda da ceviz, üzüm, salatalık, domates ve lahana yetiştirilir. Hayvancılıkta ise büyük ve küçükbaş hayvan besiciliği yapılmaktadır. Mor Karaman Koyunu, kıl keçisi, sığır ve süt ineği yetiştirilmekte olup, buna dayalı olarak mandıralarda kaymak tereyağı, peynir üretilir. Ayrıca pastırma ve kavurma yapımı da çok yaygındır. Kıl, yün ve yapağı da keçe, kilim, heybe dokumacılığı yapılır. Arıcılık ön plandadır.

Kızlar ManastırıKars’ın kalkınmada öncelikli iller arasında olmasından ötürü, Et balık Kurumu Kars Kombinası ve Süt Endüstrisi Kurumu, Kars SEK Mama Mamülleri İşletmesi, yem ve çimento fabrikaları vardır. Küçük sanayi de oldukça yaygındır. İl yer altı kaynakları yönünden zengin olmamakla beraber, Kağızman yöresinde kaya tuzu, asbest, magnezit; Sarıkamış yöresinde perlit, tuz yatakları ve maden suyu kaynakları bulunmaktadır.

Kars Anadolu’nun en eski yerleşim alanlarından birisidir. Tarih öncesi çağlardan itibaren sürekli bir yerleşimin burada olduğu, arkeolojik araştırmalar sonucu, özellikle höyük ve mağaralardaki buluntulardan anlaşılmaktadır. Alt Paleolitik Çağa ait buluntulara Susuz ilçesi, Cilavuz Dere düzlükleri ile Kars Platosu’nda rastlanmıştır. Bunlar, şölyen-aşölyen tipte işlenmiş bir el baltası; Ağzıaçık Suyu’nun batısındaki düzlüklerde oval çevreli , iki yüzü çok güzel işlenmiş, ucundan biraz kırılmış bir diğer aşölyen baltası; Ani çevresinde ele geçen bir el baltası; Yazılıkaya’nın yaklaşık 6 km. güneyinde, Tombultepe yamaçlarında püskürük kayalardan yapılmış, şölyen tipte el baltaları ve iri yongalardır.

Ani SurlarıOrta Paleolitik Döneme ait Musteryen tipi bir alet Borluk Vadisinde; Yazılıkaya Tombultepe yakınındaki Kurbanalan mağarasında da benzeri aletlere rastlanmıştır. Yörede Üst Paleolitik Döneme ait avcılık ve toplayıcılığın farklılaştığı, araç gereç yapımının geliştiği, bulunan aletlerden anlaşılmaktadır. Bu dönemde duvar resimleri de ortaya çıkmıştır. Camışlı Köyü’nün batısında, Aladağ’ın doğu yamaçlarındaki Yazılıkaya’da bazalt yapılı bir kayanın dik ve düzgün yüzünde biri büyük, biri küçük iki panoya rastlanmıştır. Bu panolarda insan ve hayvan figürlerine yer verilmiştir. Dağ keçileri, geyikler ve eşeklerden oluşan bu figürler, bu dönemde avcılık ve toplayıcılığın yaygın olduğunu göstermektedir. Ayrıca Kurbanalan Mağarasında Prof.Dr.Kılıç Kökten’in yaptığı araştırmalarda da Üst Paleolitik Döneme ait, taş araç ve gereçler bulunmuştur. Prof.Kökten’in yapmış olduğu araştırmalarda Paleolitik Dönemden sonra Mezolitik ve Neolitik Döneme tarihlenen araç, gereç ve duvar resimleri ortaya çıkarılmış, çevrede menhirler, dolmenler ve kromlekler bulunmuştur. Kağızman’ın güneyinde Mısır Dağı’nın olduğu yerde yapılan araştırmalar ve Ani ile Azat Gölü’ndeki höyüklerde Kalkolitik Dönemin sürdüğünü gösteren buluntular ortaya çıkarılmıştır. Bakırla kalayın karıştırılması ile elde edilen tunç aletlere Yazılıkaya’daki küçük deney çukurunda ve Kurbanağa Mağarası’nda rastlanmıştır. Ayrıca burada el yapımı çanak çömlekler ile yapı kalıntılarına ait olduğu sanılan iri taş yığınları ile karşılaşılmıştır.

Evliya CamisiKars yöresi MÖ.IX.yüzyılda Urartu egemenliğine girmiştir. Urartu Kralı II.Sardur MÖ.VIII.yüzyılda Sevan Gölü’nün batısındaki toprakları ele geçirmiş, daha sonra Kimmerler ve İskitler yöreyi istila etmiş, Medler de MÖ.560’da Urartu egemenliğine son vermiştir. Bazı tarihlerde MÖVI. Yüzyıldan başlayan Armeniai Krallığının ve Prensliklerinin burada hakim olduğundan söz etmektedirler. Pers yönetimi altında Satraplık görevini üstlenen bu prensliklerin başlıcaları Orontes Hanedanı (MÖ.400-200), Artaksias Hanedanı (MÖ.200) idi. Romalılar Artaksias hanedanından II.Tigran’ı yenerek bölgeyi ele geçirmişlerdir. Roma’nın Araxes eyaleti olan yöre, Romalılar ile Partlar arasında sürekli el değiştirmiştir. Bu yöre daha sonra Sasanilerle Bizanslılar arasında da çekişmeye neden olmuştur. VII.yüzyılda Arap akınları buraya kadar ulaşmış ve IX.yüzyıla kadar da Araplar buraya egemen olmuştur. Arapların denetiminde kurulan Ermeni yönetimlerinden Bagratlı Hanedanının bir kolu Ani ve Kars’ta hüküm sürmüştür. Bizanslılar 1045’te yöreyi ele geçirmiştir. XI.yüzyılın ortalarında Selçuklu akınları başlamıştır. Selçuklu hükümdarı Alpaslan 1064’te yöreye hakim olmuş, merkezi Ani olmak üzere Selçuklulara bağlı Ani-Şeddadlılar Hükümeti kurulmuştur. 1064 yılında Sultan Alparslan tarafından fethedilmesinin ardından Kars ve çevresi, Selçuklulara bağlı beylikler tarafından idare edilmeye başlanmıştır. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Sultan Alparslan Erzurum, Erzincan, Tercan ve Pasinler’le birlikte Kars’ı da kumandanlarından Kasım Bey’e vermiştir.

Selçuklu KervansarayıSelçuklu yönetiminden sonra Kars ve Ani Gürcülerin eline geçmiş, 1230’da Moğollar buraya hakim olmuş ve şehirleri yıkmışlardır. Moğol egemenliği yörede 1356’ya kadar sürmüş, onu Altınordu ve Karakoyunlu yönetimleri izlemiştir. Timur’un 1387’deki istilasından sonra yöre yine Karakoyunluların egemenliğine girmiştir. Akkoyunlu ve Safevilerin yönetiminden sonra Kars, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1534’te Osmanlı topraklarına katılmıştır.

III.Murat’ın Lala Mustafa Paşa’ya verdiği emirle onarılan Kars Eyalet Merkezi konumuna getirilmiştir. 1876 tarihli vilayet salnamelerine göre yöre, Erzurum vilayetine bağlı Kars sancak merkezi konumunda idi. XIX.yüzyıl boyunca sürekli Rusların saldırı ve kuşatmalarına uğramış, 1876’da Ruslar tarafından işgal edilmiştir. Kars’ta, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra Ruslar tarafından Kars, Ardahan, Oltu ve Kağızman Sancaklarından oluşan bir Askeri Valilik (oblast) kurulmuştur. Ayastefanos Antlaşması (1878) ile Ruslara bırakılmıştır. Osmanlıların I.Dünya Savaşı’na girmesi ile birlikte Rus Çarlığı 1 Kasım 1914’te Doğu Anadolu’ya doğru saldırıya geçmiş, 6 Kasım’da başlayan ve altı gün süren Köprüköy Savaşı’nda Ruslar yenilmiştir.

Gazi Ahmet Muhtar Paşa Karargahı1915 yılında Enver Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Kars’ı kurtarmak için Sarıkamış Harekâtı’na başlamış, Allahuekber Dağları’nda doğa ile olan mücadelesinde yenik düşmesine rağmen bir kısım asker kısa bir süre de olsa Kars’a girmeyi başarmıştır. Ancak, Ruslar yeniden duruma hakim olmuşlardır. Rusya’da Çarlık rejimini sona erdiren devrim hareketinden sonra 3 Mart 1918’da yapılan Brest-Litowsk Antlaşmasıyla Kars bölgesin terk etmişlerdir. Bu arada Ermeniler Kars yöresine saldırarak katliam yapmışlar, şehri yakmışlardır.

Buna engel olmak isteyen Karslılar kendi olanakları ve Wilson Prensiplerine uygun olarak 5 Kasım 1918’de Milli İslam Şurası adı ile demokratik bir yerli hükümet kurmuşlardır. Batum, Artvin, Ahıska, Ahılkelek, Serdarabad ve Ordubad’a kadar Nahçıvan Türkleri de Kars’taki bu yerli Hükümete katılarak sancak ve ilçe teşkilatını kurmuşlardır. Ermeni ve Gürcüler yöreye bir süre egemen olmuşlar, 30 Ekim 1920’de General Kâzım Karabekir buradaki Ermeni kuvvetlerini yenmiş ve Moskova ve Kars Antlaşmaları ile Türkiye sınırları içerisinde kalmıştır. Türkiye Cumhuriyetinin bir ili olan Kars’tan, 1992 yılında Ardahan ve Iğdır ilçeleri ayrılarak ayrı birer il konumuna getirilmişlerdir.

Büyük KatedralKars’ta günümüze gelebilen tarihi eserler; Kars Kalesi, Sarıkamış Micingirt Kalesi, Taş Köprü, Su Kapısı, Kümbet Camisi (Havariler Kilisesi), Ani (Ocaklı) Harabeleri, Surlar, Selçuk Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Gamuşlu Kaya Resimleri, Büyük Katedral, Surp Gregor Kilisesi, Gençkız kayalıklarındaki Kilise, Çoban Kilisesi, Keçeli Kilise, Havariler Kilisesi, Altıgen Martyon, Kral Gagik’in Surp Gregor Kilisesi, Aziz Prkch Kilisesi, Abukhamrents (Polatoğlu) Kilisesi, Yanık Kilise, Bakireler Manastırı, Küçük Hamam, Ebul Muhammeran Camisi, Menü Cehr Camisi, Selçuklu Kervansarayı, Yusuf Paşa Cami, Fethiye Cami, Evliya Camisi, Av Köşkü, Kazım Karabekir Anıtı’dır. Ayrıca Aktaş, Kızıltaş ve Akyaka Kaplıcaları ile Sarıkamış’ta Karaurganlı İçmesi, Susuzdaki Çermik ildeki doğal kaynaklardır.

Kenthaber Kültür Kurulu


 

Muş

İl Trafik No: 49

Yüzölçümü: 8.196 km²

Nüfus: 453.654 (2000)

Doğal, tarihi ve kültürel değerler bakımından büyük bir turizm potansiyeline sahip olan Muş, Doğu Anadolu'nun Yukarı Murat-Van bölümünde, Çar Deresi ve Korni Deresi arasındaki ovaya kurulmuştur.

Urartulardan başlayan köklü kültür tarihi, ilin hiç şüphesiz en önemli turizm kaynağıdır. Kış ve doğa sporları bakımından büyük bir potansiyele sahip Muş ilinde henüz bu yönde yeterli turizm yapılanması bulunmamakla beraber, çalışmalar sürdürülmektedir.



İLÇELER:

Bulanık ,Hasköy ,Korkut ,Malazgirt ve Varto'dur.

Bulanık İlçesi İle Olan Uzaklığı : 110 Km
Hasköy İlçesi : 20 Km
Korkut İlçesi : 28 Km
Malazgirt İlçesi : 136 Km
Varto İlçesi : 58 Km

COĞRAFİ YAPI

İlin toplam yüzölçümü 8.196 km2’dir. Bu da Türkiye yüzölçümünün yaklaşık %1.06’sını kaplar.
İlin Toplam arazisinin % 34’ü ovadır. Muş’un en büyük ovası olan ve ilin adı ile anılan ova, 1 650 km2’lik bir sahayı kapsar.
Yazların sıcak ve kurak, kışların soğuk ve bol kar yağışlı geçtiği ilde, tipik kara iklimi hüküm sürer. Yağış durumu ilçelere göre değişiklik gösterir. En çok yağışı merkez ilçe, en az yağışı ise Bulanık ilçesi almaktadır.

GENEL KONUM (FİZİKİ COĞRAFYA)

Muş İli, Doğu Anadolu Bölgesindedir. 39 29’ Ve 38 29’ kuzey enlemleriyle 41 06’ ve 41 47’ doğu boylamlarının arasındadır. Yüzölçümü 8196 km2’dır. Türkiye yüz ölçümünün yüzde 1.1’ini kaplar.
Muş ili, doğuda Ağrı’nın Patnos ve Tutak, Bitlis’in Ahlat ve Adilcevaz, kuzeyden Erzurum’un Karayazı, Hınıs, Tekman; Karaçoban (1987’den sonra) batıdan Bingöl’ün Karlıova ve Solhan, güneyden ise Diyarbakır’ın Kulp, Siirt’in Sason ve Bitlis’in Güroymak (1987’den sonra) ve Mutki ilçeleriyle çevrilidir.
Muş il topraklarının yüzde 97.5’i tarıma elverişlidir. İl topraklarının yüzde 37.9’ünü platolar, yüzde 34.9’ünü dağlar ve geri kalan yüzde 27.2’sini ovalar oluşturur.
Muş şehri Güney Doğu Toros Dağlarının uzantısı olan Haçreş dağlarının önemli zirvelerinden Kurtik Dağının kuzeye bakan yamaçlarında, Çar ve Karni derelerinin aktıkları vadiler arasında kuruludur. Şehrin batı sınırını Karni Deresi oluşturur. Kuzey sınırını ise 1955’te yapılan demiryolu hattı ve istasyon çizer. Şehir, zamanla ovaya doğru yayılmış, 2,5 km uzaklıktaki istasyon ve sütlüce köyü ile birleşmiştir.

Nüfus Durumu:
Genç nüfusa sahip Muş ilinin 1935 yılı Genel Nüfus Sayımı sonucu 67 322 iken, aynı yılda nüfus artış hızı %1.9 olmuştur. Nüfus artış hızının en fazla olduğu sayım dönemi 1945-1950 yılları arasında görülmüş ve bu dönemde %4.8 olmuştur. Ortalama yıllık nüfus artış hızı %2.07 olan Muş İlinde nüfus yoğunluğu, 1985’te km’de 41, 1990 yılında 46, 1997 yılında ise 53 kişiye ulaşmıştır.

Muş İlinde Şehir ve Köy Nüfusunun Sayım Yıllarına Göre Dağılımı:

Muş ili, istihdam imkanlarının kıt oluşu dolası ile sürekli göç veren illerimiz arasında yer almaktadır. Bundan da en fazla genç nüfus etkilenmektedir.
İktisaden faal nüfusun;

- % 84.58’i tarım sektöründe,
- % 13.32’si hizmetler sektöründe,
- % 2.10’u da sanayi sektöründe istihdam edilmektedir.


 

Rize


Karadeniz Bölgesi’nin Doğu Karadeniz Bölümünde yer alan Rize; batısında Trabzon’un Of ilçesi; güneyinde Erzurum’un İspir ilçesi, doğusunda Artvin’in Yusufeli ve Arhavi ilçeleri; kuzeyinde de Karadeniz ile çevrilidir.

Karadeniz’e paralel konumdaki il toprakları Doğu Karadeniz’in en yüksek ve en engebeli kısmında yer alır. İl topraklarını Karadeniz kıyılarının hemen arkasında Doğu Karadeniz sıra dağlarının kıyı uzantıları engebelendirir. Aynı zamanda Rize Dağları ismi ile de bilinen bu dağların en yüksek kesimleri güney ve güneydoğuda ilin doğal sınırlarını oluşturur. Bu dağların en yüksek uzantıları doğu il sınırları dışındaki Kaçkar Dağı (3.937 m.), Hunut Dağı (3.560 m.), Koyunsokağı Vacakar Dağı (3.458.m.), Çaymakçur Tepesi (3.420 m.), Gudashevsivrisi Tepesi (3.406 m.), Koyunsokağı Tepesi (3.342 m.), Marsis Tepesi (3.334 m.) ve Aşağı Karataş Tepesi (3.322 m.) ile Verçenik (Üçdoruk) Tepesi’dir (3.711 m.). Bu dağlar derin akarsu vadileri ile bölünmüştür. Çok sayıda akarsu tarafından bölünen bu düzlüklerin tabanı ovaları oluşturur. Akarsuların getirdiği alüvyonlar Karadeniz kıyısından içeriye doğru taraça şeklinde düzlükler meydana getirmişlerdir. Bunlardan en geniş olanı Ardeşen ilçe merkezinin yerleşim alanını oluşturan Fırtına Deresi’nin taban seviyesi ovasıdır. İkizdere’de Varda, Gökyayla, Cimil, Ovit; Çayeli’nde Karos; Pazar’da Ambarlı, Varap; Çamlıhemşin’de Varoş, Elevit, Trovit, Ovit, Palovit, Çiçekli, Ayder, Başhemşin, Salinov, Kavran; Ardeşen’de Duta; Fındıklı’da Taşlı yaylaları ilin diğer düzlükleridir.

İl topraklarını Çağlayan (Abu), Fırtına, Arılı Dere, Hemşin Deresi, Sabuncular Deresi, Büyük Dere, Kıbledağ Deresi, İyi Dere, Pazar Deresi, Taşlı Dere, Durak Deresi, Hala Deresi, Balamya Çayı ile İkizdere sulamaktadır. Dağlar arasında küçük göller bulunmaktadır. Rize Dağlarının yüksek kesimlerinde Buzyalağı ve Moren Set Gölleri vardır. Rize Dağları’nın 2.400 m.yi aşan bölümlerinde buzul aşındırması ve biriktirmesi sonucu oluşmuş olan 19 adet küçük alanlı göl bulunmaktadır. Bu göllerin en büyükleri 0.07 km2 yüzölçümündeki Ambar Gölü (2.950 m.) ile Büyük Deniz Gölü’dür (2.900 m.) . 2.400-3.000 m. yükseklikler arasında yer alan bu göllerin en küçüğü ise 0.01 km yüzölçümündeki Öküzyatağı Gölü’dür. (2.775 m). İlin yüzölçümü 3.920 km2 olup, toplam nüfusu

Doğu Karadeniz Dağlık Sistemine dahil olan Rize arazisi esas itibariyle paleozoik (I.zaman) bir temel üzerinde ve Kretase’de (III. Zaman ara devresi) başlayan büyük orojenezle (Dağ oluşumu) yüzeye çıkmış Granodiorit ve Kretase flişlerinden ibaret olmakla birlikte yer yer Neojen depolarına da rastlanır.

Rize, sık ve gür tabii bitki örtüsüne sahip olup, dağlık alanlarda kızılağaç, gürgen, meşe, kestane, ladin, köknar ağaçlarından oluşan ormanlar bulunmaktadır. Alçak alanlarda teraslar halinde çay plantasyonları, narenciye bahçeleri, yeşil otlar vardır. Rize’de ormanlar yaklaşık olarak 2.000-2.200 m. yüksekliklerde sona erer ve yerini alp çayırlarına bırakır. Turuncu ve beyaz renkli küçük dağ zambakları ile papatyalar gibi çeşitli türlerin yer aldığı bu sahada, çayırların yanında lekeler halinde yer yer kısa boylu, orman gülü çalılıkları da yer almaktadır.

Dağlarla çevrili Rize ve çevresi dört mevsimde de ılıman ve yağışlı bir iklime sahiptir. Türkiye’nin en çok yağış alan bölgesidir. M2’ye yılda 2510 kg. yağış düşer. Yıllık ortalama sıcaklık da 15 C.dir. Bu iklimden ötürü de il ve çevresi zengin bir bitki örtüsü ile kaplanmıştır.

İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, ormancılık, el dokumacılığı, turizm, ahşap gemi yapımcılığına dayalıdır. İlin arazisinin çok engebeli olmasından dolayı tarım alanları kısıtlıdır. Bununla birlikte, Türkiye’de üretilen çayın büyük bir kısmı burada yetişir. Cumhuriyetin ilk yıllarında çay yetiştirilmesi için çalışmalara başlanmış, 1937 yılında çay tarımına geçilmiştir. Günümüzde çay tarımına dayalı bir de çay sanayii kurulmuştur. Bunun dışında mısır, fındık, puroluk tütün, meyve ve sebze yetiştirilir. Hayvancılıkta büyük ve küçükbaş hayvan yetiştirilmekte olup, arıcılık yapılmaktadır. İkizdere yöresinde elde edilen Anzer balı ülke çağında ünlüdür. Kıyı kesimlerinde de balıkçılık yapılmaktadır. Ormancılık da önemli bir geçim kaynağıdır. El sanatları arasında el dokumacılığının önemli bir yeri vardır.

Rize’de sanayii çok fazla gelişmemiştir. Bununla beraber, çay ve çay paketleme, un, balık yağı, balık unu, sirke, orman ürünleri, çivi ve çelik tel fabrikaları bulunmaktadır. Ahşap gemi ve kayık yapımı, marangozluk, taşçılık, dülgerlik ilin ekonomisinde katkısı olan yaygın mesleklerdir. Rize Dağları dağcılık ve turizm yönünden önemli olup, ekonomisinde katkı payı bulunmaktadır.

Yer altı kaynakları yönünden fazla zengin değildir. Ardeşen’de manganez, kaolin, kil, tuğla ve kiremit hammaddesi; Çamlıhemşin’de manganez; Çayeli’nde bakır, kurşun, çinko, prit; Fındıklı’da demir ve kaolin madeni içeren yataklar bulunmaktadır. Ayrıca maden suyu kaynakları ve Ayder Kaplıcası ile Andon ve Şimşirli içmeleri vardır.

Rize’nin ismi ile ilgili araştırma yapılmamış olup, tarihi kaynaklarda Rhizion, Rhizus, Rhition, Riso, Risso, Risum olarak geçmektedir. İlin adı ile ilgili çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bu görüşlere göre; Yunanca pirinç anlamına gelen Rhisos, Rumca’da “Rıza” olarak dağ eteği anlamında kullanılmıştır. Osmanlıca’da ise Rize, ufak kırıntı, döküntü anlamındadır.

Rize ve çevresinde yapılan yüzey araştırmaları yörenin Yontma Tunç Çağından sonra yerleşime açıldığını göstermektedir. Burada Eski Tunç Çağı’na ait bazı buluntularla karşılaşılmıştır. Hitit ve Urartular bu bölgeye kadar inmişler, Güney Rusya ve Kafkasya’da yaşayan Kimmerler (MÖ.VIII.yüzyılda) bu yöreye gelmişler, onları İskitler izlemiştir. MÖ.650-550 yılları arasında Miletoslular Karadeniz kıyılarında yüze yakın koloni kurmuşlardır. MÖ.606 yılında bölgeye kısa bir süre de olsa Medler hakim olmuştur. MÖ.547 yılından sonra Anadolu’nun büyük bir bölümü ile birlikte Rize de Perslerin yönetimi altına girmiştir. MÖ.334’te Büyük İskender Pers egemenliğine son vermiştir. MÖ.301-MS.117 arasında Perslerin Pont Satraplığının devamı olan Pontus Devleti buraya egemen olmuştur. MÖ.63’te Roma İmparatoru Pompeius’un Pontus Kralı Mithridates’i yenmesinden sonra bölge Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altına girmiştir.

İmparator Traianus zamanında yörede Roma garnizonları kurulmuştur. Romanın ikiye ayrılmasından sonra Rize ve çevresi Bizans topraklarının içerisinde kalmıştır. 395-1294 yılları arasında Rize Bizans’ın Pontus Polemiecus Eyaleti içerisinde yer alıyordu. Aynı zamanda da burada Bizans’ın askeri bir garnizonu vardı. İmparator Iustinianus zamanında (527-565) Rize kalesi genişletilmiş, Bizans ordusuna paralı asker olarak Avar, Kuman ve Bulgar Türkleri alınmış ve bunlar Rize başta olmak üzere doğudaki sınırlarda görevlendirilmişlerdir. Iustinianus döneminde bölgede yaşayan Canlar ve doğudaki Lazların saldırıları önlenmiştir. Bu kavimlerin İskit kökenli Hıristiyan Türk oldukları iddia edilmektedir.

İstanbul’un Latinler tarafından 1204’te işgal edilmesinden sonra, Alexios Komnenos Gürcülerden de yardım alarak Trabzon’da bağımsız bir Trabzon-Rum Devleti kurmuştur (1204-1461). Bu dönem içerisinde Rize ve çevresi de Trabzon devletinin sınırları içerisinde kalmıştır.

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Rize ve çevresi Selçukluların kontrolüne girmişse de daha sonra Trabzon Rum Devleti buraya yeniden hakim olmuştur. Akkoyunlular zamanında (1350-1502) Rize’nin güney kesimlerine özellikle Hemşin’e Türk boyları yerleştirilmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in 1461’de Trabzon’u ele geçirmesi ile birlikte Osmanlı topraklarına katmıştır. Osmanlı döneminde liman, nahiye ve kaza merkezi olarak önemini korumuştur. 1640 yılında buraya gelen Evliya Çelebi Rize’den şöyle söz etmiştir: “Trabzon’a bağlı deniz kıyısında bahçeli güzel bir yerdir”. Osmanlı döneminde Batum Kalesi muhafızı Tuzcuoğlu Memiş Ağa (1814-1817) ve Trabzon ağalarının isyanı (1835) gibi isyanlar olmuş ve bastırılmıştır. Rize XIX.yüzyılda önemli bir kaza merkezidir. Berlin Antlaşması ile (1878) Lazistan sancağının merkezi olan Batum Rusya’ya bırakılınca Rize Sancak merkezi olmuştur.

I.Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesinde başlayan çatışmalar Rize’yi de etkilemiştir. Ruslar Karadeniz sahilleri ile birlikte Rize’yi de denizden bombalamışlardır. Rusların karadan ilerleyişini önlemek için gönüllü milisler arasına Rizeliler de katılmıştır. Rus kuvvetlerine karşı fazla direnemeyen milisler Çayeli’ne çekilmiş ve 8 Mart 1916’da Ruslar Rize’yi işgal etmiştir. Rus İhtilalinden sonra Ruslar 2 Mart 1918’de Rize’den çekilmişler, bu kez Ermeni ve Rum çeteleri bölgede bir Rum Pontus Devleti kurmak için çalışmalar yapmış, çeteler sivil halkı öldürmüştür. Bu duruma karşı Trabzon’da bütün Doğu Karadeniz Bölgesini kapsayan “Trabzon Muhafaza-i Hukuku Milliye Cemiyeti” kurulmuştur. Kazım Karabekir Paşa’nın önderliğinde bu çalışmalar sonuçsuz kalmıştır.

Cumhuriyetin ilanından sonra Rize Artvin ile birleştirilerek Çoruh Vilayeti ismini almıştır. Rize 1936’da Artvin’den ayrılmış ve il konumuna getirilmiştir.

Rize’de günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Rize Kalesi, Bozuk Kale, Çamlıhemşin’de Zil Kale, Kale-i Bala (Yukarı Kale), Pazar Kız Kalesi, Pazar Kalecik Sivri Kale, Pazar Cihar Kale, İskender Cafer Paşa Camisi (1570), Büyük Gülbahar Sultan Camisi (1906), Kale Camisi (1658), Küçük Gülbahar Hatun Camisi (XVI.yüzyıl), Orta Cami (1737), Reşadiye Camisi (1671), Camiönü Camisi (1698), Değirmendere Camisi (1786), Taşçıoğlu Camisi (XVIII.yüzyıl), Portakallık Camisi (XIX.yüzyıl), Şeyh Camisi (1711), Muradiye Köyü Camisi (1909), Uzunkaya Köyü Camisi (XIX.yüzyıl), Ardeşen Ekşioğlu Camisi (1869), Ardeşen Seslikaya Köyü Camisi (1801), Ardeşen Tunca Köyü Camisi (1902), Yukarı Durak Camisi (1743), Pirinçlik Camisi (1886), Çamlıhemşin Şenköy Camisi (1900), Aşağı Çamlıca Köyü Camisi (XIX.yüzyıl), Yolkıyı Köyü Camisi (1911), Çayeli Cafer Paşa Camisi (1467), Ormancık Camisi (1826), Fındıklı Merkez Camisi (XVIII.yüzyıl), Güneysu Kıbledağ Camisi (1862), Kiremit Köyü Aşağı Mahalle Camisi (XIX.yüzyıl), Hemşin Baltacılı Camisi (1791), İkizdere Çamlık Köyü Merkez Camisi (XIX.yüzyıl), Pazar Yücehisar Camisi (1799), Mataracızade Hacı Mustafa Efendi Çeşmesi (1886) bulunmaktadır.

Rize'de;Tuzcuoğulları Evi, Mataracı Mehmet Efendi Evi (Atatürk Müzesi), Fındıklı Hurşit Bey Evi, Şenyuva Köprüsü, Köprüköy Köprüsü, Fındıklı Çağlayan Köprüsü ve Karadeniz Türk sivil mimarisi örneklerinden evler bulunmaktadır. Ayrıca ilde Kaçkar Dağları Milli Parkı vardır. Milli park ayrıca doğa yürüyüş sporuna uygun topografyası ile dağcılık faaliyetlerine olanak sağlamaktadır. Milli parkın, Çamlıhemşin ilçesi, Ayder Yaylası başta olmak üzere yayla yerleşim alanlarının bazı bölümlerinde kontrollü olarak çadır ve karavanla konaklama yapılabilmektedir. Fırtına Deresi’nde de treking yapılmaktadır.

 

 




 

 

 

 


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol